MENÜ ☰
ARTDUŞ
Kasım 2024
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  
İstanbul 34 Gazetesi » Genel, Manşet, Toplum » ŞEHZADE ORHAN OSMANOĞLU İLE TARİHE YOLCULUK
ŞEHZADE ORHAN OSMANOĞLU İLE TARİHE YOLCULUK

ULU HAKAN’DAN


”33 sene devletim ve milletim için çalıştım, elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah, bunu muhakeme edecek ise Resulullah’tır.
Bu memleketi nasıl bulduysam öyle teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak Allah’ın takdirine bırakıyorum. Ne çare ki, düşmanlarım bütün hizmetime kara çarşaf örmek istediler ve muvaffak da oldular.”
Abdülhamid Han’ın bu etkili sözüyle başladık röportajımıza…

Çengelköyde bulunan yeşillikler içerisinde, boğaz manzarasına hakim Abdülhamid Han’ın torunu Nilhan Osmanoğlu‘nun sahibi olduğu Osmanlı rüzgarları estiren Nilhan Sultan Köşkündeydik…

Şehzade Orhan Osmanoğlu tüm nezaketi ve beyfendiliğiyle karşıladı bizleri…


Sosyal mesafe kurallarına uygun dizayn edilmiş mekanda tabiri caizse derviş selamıyla selamlaşarak röportajımıza başladık.

33 yıl tahtta kalan Sultan Abdulhamid Han’ın 4. kuşak torunu olan Şehzade Orhan Osmanoğlu sorularımıza tüm içtenliğiyle cevaplar verdi.

  • Şehzade Orhan Osmanoğlu kimdir?…
    1963 Şam doğumluyum, Şam’da mütevazı bir semtte, muhacirlerin olduğu ve Araplardan ziyade Çerkez, Abazha, Türk ailelerin de olduğu bir semtte doğdum.

  • Osmanlı hanedanından olduğumuzu ailemiz dışında kimse bilmiyordu. Babam devlet memuruydu; orta halli, sakin bir hayatımız vardı. İlkokulu bitirip, 1974’te af kanunuyla birlikte ailemle Türkiye’ye geldik. Türkçeyi Türkiye’ye geldiğimde öğrendim.’
  • Bir sultan torunu olmak nasıl bir duygu?…

  • Yaş ilerledikçe çok büyük bir sorumluluk aldığınızı görüyorsunuz… Suriye’de kalsaydık belki biraz daha rahat olacaktık.
    Osmanlı olduğumuzu gizledik…
  • Aile dışında kimse bilmiyordu… Türkiye’ye geldikten sonra, siyasi partilerin durumunu gördüğümüz için ve 1975’ten beri darbeler ve koalisyonlarla geçen zaman içerisinde pek ortalıkta gözükmedik . Kendimizi bilerek sakladık…
  • Neden kim olduğunuz gizleme gereksinimi duydunuz ?
    Sayın Erdoğan’ı Başbakan olduğunda tebrik ettik… Ama…
    Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanıyken de diyaloğumuz vardı, babam kendisiyle görüşmüştü. Erdoğan, Başbakan olduğunda ne kendisi bizi aradı ne de biz kendisini aradık. 2009’a kadar Sayın Erdoğan ile bir görüşmemiz olmadı.

Bizim tanınmamız 2005’te TRT’nin yapmış olduğu bir belgesel ile oldu…

9 bölümlük bu belgesele danışmanlık yaptım. Televizyonda yayınlanmasıyla Osmanlı torunlarının hayatta olduğunu tüm kamuoyu öğrendi.
Belgeselin çoğu bölümlerinde ben vardım. 2009’da aile reisimiz Ertuğrul efendinin vefat etti. Tüm tv’lerin cenazeyi canlı yaynladı.
O dönemin Hükümetinin Meclis Başkanı ve milletvekilleri cenazeye katıldı.
Osmanlı cenazesine gereken hassasiyet gösterildi. O cenazede şunu hissettik bizler, Sanki Cumhuriyet ve Osmanlı’nın barışması lazımdı ve bu cenaze ile bu sağlandı…
2009’da AK Parti hükümeti cenazeye verdiği ihtimam ile bunu göstermiş oldu.
Murat Bardakçı’nın yayınına konuk oldum…
İlk defa Osmanlı hanedanından biri canlı yayına çıkmıştı. O program için Murat Bardakçı, ”Habertürk’ün görmediği bir rayting’li yayın oldu.” dedi.
Osmanlıyı tarihçiler değil artık torunları çıkıp anlatıyor…
Katıldığım o programdan sonra şöyle bir algı oluştu , Osmanlıyı artık tarihçiler değil torunları anlatacak…
Tabii bununla beraber sevenlerimiz olduğu kadar bizi sevmeyen bir kitle de oluştu…
2009’dan 2012’ye kadar Osmanlı’yı seven pek yoktu. Son 5-6 senedir Osmanlı hakkında Abdulhamid Han’ın torunları çıkıp cevaplar vermeye başlayınca bazı kitleler bundan rahatsız olmaya başladı.

  • Dedeniz Abdülhamit Han’a neden Kızıl sultan diyorlardı ?
  • ”Kızıl Sultan” deyimi kalmadı artık…O deyim 60,70,80’lerin deyimi!
    Bazı kesime göre Abdülhamit Han,
    İçki fabrikasını kurduran, Genelev açtıran isimdir. Amaçları müslüman kesimin gözünden Abdulhamid Han’ı düşürmekti ama düşmedi ve onlar ne yaparsa yapsın daha da yükseliyordu.
    Samimi bir şekilde araştırsalar Abdülhamit Han’ın Ülkesi için yaptığı hizmetleri görecekler di. Ama artık özellikle 2009-2010 yıllarından bu güne ‘Kızıl Sultan’ deyimi kullanılmamaya ve Sultan’ın aslında Ulu bir Hakan olduğunu anlamaya başlamışlardı.

  • Kızıl Sultan, dediler, Gaddar Türk dediler ona, Zalim, Despot. Firavun, Hain Halife, “Kur’an düşmanı” yaftala­rının birini çıkarıp öbürünü taktılar boynuna. Üstelik hepsi bu kadar değil. Küfür ve hakaretleri ise hiç saymıyorum. La­kin bu millete yine de onu unutturamadılar.
    33 sene o tahtta kalmak kolay değil…

  • Sultan, o günün şartlarında ve o kadar düşmanın arasında nasıl mücadeleler vermiş, araştırmak sorgulamak lazım.
    Ardında bıraktığı bir çok eseri var…
    Mesela; Çizimlerini kendisinin yaptırdığı saat kuleleri… Ben saat kulelerini inceledim araştırdım.
    46 tane yaptırdığını biliyorum, yaklaşık 30 tanesi ayakta kalabilmiş, Filistin’de, Suriye’de ve bir çoğu Türkiye’de olan bu sattelerin hepsi birer şaheser…
    İleriyi o günlerden görebilmiş bir Sultan
    Yıl 1885 ortada savaş yok ! Sultan Çanakkale’ye özel tabyalar hazırlatmış, o tabyalar hala daha duruyor gidenler görenler bilir.
    Saray da Tiyatro oynatan Sultan
    Sarayın içine tiyatro salonu kurdurarak oyunlar oynatan o günün şartlarında daha bir çok yeniliğe imza atan bir sultan…
    Yine onun döneminde,Anadolu, Lüb­nan, Hicaz demiryolları gibi büyük demiryollarının yapılma­sı, ilk, orta, yüksek okullarla meslek okullarının açılmasıyla öğretimin yoğun olarak yaygınlaştırılması, Abdülhamid’in padişahlık dönemini simgeleyen reformlar yeniden canlan­ma imkânını sağlamış bulunmaktaydı.

*Abdulhamid Han 10 sene daha tahtta kalsaydı ne olurdu?.
Çok farklı bir Ortadoğu haritası ortaya çıkardı, çok farklı bir Türkiye coğrafyası olurdu. Barış ve huzur dolu, İslam ülkeleri açısından da çok daha kalkınmış, gelişmiş bir manzara olurdu. Abdülhamit herhalde iktidarda sonuna kadar kalsaydı biz dünya savaşına girmezdik. Çünkü Abdülhamit savaşa karşı olan bir padişah. ‘Galip gelseniz de savaş yıkımdır.’ diyor.

*Hayatta olan Osmanlı Hanedanı ile yakınlığınızı sorsam!…
Öncelikle onlarla aramızda bir dil sorunu var! Ne yazık ki, yüzde 70’e yakını türkçe bilmiyor.
2018’de İstanbul Belediyesinin ”Abdulhamid Han’ı Anma” programı oldu. O davet ile bir araya geldik, onun dışında görüşemedik. Yurt dışında çok dağınık ülkelerde yaşıyoruz.

*Tüm aileniz burada, İstanbul’da mı?…
Türkiye’de çok az kişiyiz babamın olduğu grup, bizler yani.

  • 4 Mart 1924 gecesi
    155 hanedan mensubu, ellerinden tüm hakları alınarak hatta türk vatandaşlık hakları dahi olmadan İsviçre’ye kadar bütün Avrupa’yı dolaşan ”SIMPLON” isimli trene bindirilerek sürgün edildiler. O dönemin hükümetine kırgın mısınız?…
    Aile de 100 kişiye bu soruyu sorduğunuz zaman büyüklerimizden alacağınız cevap; evet, kırgınlık var… Kırgınlık ‘niye bizi yurt dışına yollamalarından ziyade, niye bize sahip çıkmadılar kırgınlığı…’
    Dönem dönem, Osmanlı Hanedan mensuplarına Türkiye Cumhuriyeti ALEYHİNE çalışın dendi…
    Ama, Osmanlı Hanedan mensupları o kadar asil ki, Türkiye Cumhuriyeti hakkında tek bir kötü kelime, tek bir kötü cümle etmemiştir.
    *Siyasete girmeyi düşünüyor musunuz?…
    Asla düşünmüyorum. Siyaset demek, hizmet demek. Ben Ülkeme böyle hizmet etmekten daha çok mutluyum.
    Bir parti çatısında olamam,o çatı altında benim bir üstüm olacak, ben yapamam.

*24 Temmuz’da Ayasofya’da ilk cuma namazı kılındı. Siz davetliler arasındaydınız. Ayasofya ile ilgili duygu ve düşünceleriniz nelerdir?…
Ayasofya Camii’ne hayatım boyunca 3. defa gittim… Müze olduğunu bilmiyordum… 10 yaşındaydım, rehber eşliğinde tarihi yerleri geziyorduk, Türkçe de bilmiyorum o zamanlar. Ayasofya’yı görünce cami sandığım için girmek istedim. Yanımdaki rehber girmemi istemedi, ben ısrar edince bir şekilde girdik, cami sanıyordum… Seccade aradım, baktım millet ayakkabıları dolaşıyor içeride , çok üzüldüm…
Yıllar sonra ikinci kez 2019 aralık ayında gittim Ayasofyaya tam ezan okunuyordu orada… O anki duygularımla o kubbenin altında ‘ben ölmeden önce namaz kılmayı nasip eyle Rabbim ‘ diye dua ettim. Şükürler olsun Rabbim bana bunu nasip etti.

*Şimdi ne iş yapıyorsunuz?… Yani geçiminizi nasıl sağlıyor sunuz?…
‘Payitaht’ dizisine danışmanlık yapıyorum. Tekstil işi ile uğraşıyorum.Uzun yıllar ticaretle uğraştım ama şu an sadece danışmanlık yapıyorum…

VE SOHBETİN SÜPRİZİ DANİEL

Sohbet esnasında aramıza Daniel isimli 11 yaşında çok tatlı bir çocuk katıldı…
11 yaşında ama tam bir Abdulhamid Han hayranı.
Daniel aslen Ummanlı , Türkiyeye özellikle Şehzade Orhan Osmanoğlunu ve Nilhan Sultan’ı görmek için geldiğini söyledi bize.
Elinde kendisinin çizdiği Abdülhamid Han’ın potresi. Çizdiği bu resimde şöyle bir özellik var Abdulhamid Han’ın gözbebeklerinde Nilhan Sultan’ın resmi var.
Neden diye sorduğumuzda, aldığımız cevap Nilhan Sultan’ın dedesi ile ilgili verdiği mücadelesini anlatmak istedim , ben onları çok seviyorum onlar benim için çok değerli dedi.
Bizlerde bu açıklamalardan etkilendik. Daniel çok sevdiği Şehzadesinin elini öperek yanımızdan ayrıldı.
Sohbetimizin de sonuna gelmiştik artık ,Şehzade Orhan Osmanoğlu’na müteveziliğle ve beyfendiliğiye bizleri ağırlayıp bu keyifli sohbet imkanını verdiği için teşekkür ettik

Bu Röportajı beraber yaptığımız gazeteci arkadaşım Suna Anaç’a , bizlerle beraber gelip kamera çekimlerimizi yapan Gamze Uz’a ve röportajımızı yayınlayan Özde Tv’ye çok teşekkür ederim..

Çengelköy’e gittiğinizde muhakkak Nilhan Sultan köşküne uğrayın ve buram buram tarih kokan bu güzel mekanda çayınızı yudumlarken sultandan.com markası adı altında satılan ürünleride inceleme fırsatı bulabilirsiniz.

Galeri
📆 07 Ağustos 2020 Cuma 11:39   ·   💬 0 yorum   ·  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İSTANBUL'DA HAVA

İSTANBUL

YAŞAMIN İÇİNDEN

RÖPORTAJLAR

YAZARLAR

ANKET

Yeni tasarımı beğendiniz mi?

Sonuçlar

Yükleniyor ... Yükleniyor ...

PİYASALAR