Evlilik ve Boşanma Terapisti Uzman Psikolog Gamze Eser evliliklerin bitme noktasına gelme süreci hakkında görüşlerini açıkladı.
HER EVLİLİK BİR ÇİÇEK KADAR HASSAS VE KIRILMAYA HAZIRDIR!
Kadınlar ve erkekler farklı fiziksel ve ruhsal gelişim süreçleri yaşarlar. Kadınlar yirmili yaşlarında anne olmaya psikolojik olarak hazırken erkeklerin otuzlu yaşlara ulaşması gerekir. Böyle kesin bir kural yok elbette ama sosyal yaşamda ve evlilik terapisi esnasında karşılaştığım çiftler bu tezimi doğrular nitelikteler.
Bizim toplumumuzda “evde kalmak” tabirinin genellikle kadınlar için kullanılması belki yanlış ama erkeğin biraz daha ‘evde kalması’nın makul sayılması da mantıklı.
Genellikle otuz yaşından önce nikâh masasına oturan erkekler yaşamlarının değişeceğini hatta dönüşeceğini bilmeden, evliliğin alt anlamlarına vakıf olmadan girdikleri bu yolda hüsranla karşılaşmaları olası. Çalışmadıkları bir dersten sınava giren öğrenciler gibi bocalayıp dururlar.
Kadınlar bir eşlerinin olgunlaşma süreci tamamlanıncaya kadar onlara anlayış ve yüksek tolerans göstermezlerse çatışmalar başlar. Annesinin evindeki karşılıksız sevgi ve ilgiye alışık olan erkek, aynı konforu sürdürme arzusunu taşırken yeni bir yuva kurmanın sorumluluğunu üstlenemeyebilir.
Evlilik terapilerinde kadınların daha çok yıldığını, çaresiz kaldığını gözlemliyorum. İlişkideki yükün tamamını üstlenmiş, kaldırabileceğinden fazla sorumluluk almış ve tükenme noktasına gelmiş olarak kapımı çalıyorlar genellikle. Sorunlarını dinlerken eşlerinin birçok konuda sorumluluk almaktan kaçındıklarını, bekarlık dönemindeki alışkanlıklarını sürdürme eğiliminde olduklarını, kendilerini anneleriyle kıyasladıklarını öğreniyorum.
Çift olarak geldiklerinde, kadınların sorun olarak anlattıklarına erkekler ortak bir biçimde tepki veriyor; “çok abartıyor!” “Peki, aynı sorumluğu siz almaya hazır mısınız?” diye sorduğumdaysa “bu erkeğin işi değil. Ben zaten yeterince yoruluyorum, kendime vakit ayıramıyorum,” cevabını alıyorum.
Hayat müşterek. Evlilik, iki bireyin bir olup birbirlerinin yaşamlarını kolaylaştırma ve birlikte gelişim gösterme sanatıdır. Bir tarafa aşırı yüklenildiğinde terazinin dengesi bozulur. Karşılıklı sevgi, saygı, ilgi, destek olmazsa ilişkiler yürümez.
Evlilik terapisinin amacı ilişkiyi sürdürebilmek için iletişim kopukluğunu ortadan kaldırmak, varsayımlardan kaynaklanan yanlış anlamaları ortaya çıkarmak ve içlerinde tuttukları zehri boşaltarak rahatlamalarını; evliliklerine bir şans vermelerini sağlamaktır. Şans diyorsam talihle bir ilgisi yok elbette bunun. Her ilişki emek ve çaba gerektirir. Bir çiçeğin hassasiyetinde ve kırılganlığındadır her ilişki.
Yazdıklarımın hemcinslerimi kayırıyor gibi göründüğünün farkındayım. Lakin,onların yüzlerindeki yorgunluğu ve tükenmişliği gördükçe; yanlarında oturan eşlerinin duyarsızlığına şahit oldukça yazmadan geçemiyorum.
Erkekleri suçlamıyorum. “Lütfen evliliğin sorumluluğunu alabileceğiniz yaşa gelmeden evlenmeyin,” diyorum. Anneniz sizi bir an önce baş göz etmek, babanız emekli ikramiyesi çar çur olmadan düğününüzü yapmak istiyor olabilir. Lütfen onları dinlemeyin. Hazır olmadan evlenmeyin. Evlilik terapilerinin boşanma terapisine dönüşmesi beni hiç mutlu etmiyor..
Bir yanıt yazın