2019’dan 2020’ye girmeye saatler kala, “yeni yıl” kavramı üzerine bir yazı yazmak istedim.
Gündemdeki konular içimizi pek açmadığı için en azından yılbaşına yaklaşırken biraz daha neşeli olmaya ya da hissetmeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Şu yeni yıl, diyerek başlayalım…
Birkaç gün önceden hazırlıklar yapılır. Belki de birkaç hafta öncesinden.
Hediyeler alınır, sevdiklerimize…
Evler, işyerleri, sokaklar, caddeler süslenir.
Nereye gideceğimiz, nasıl ve kiminle geçireceğimizin planları yapılır.
Kendisinden bir öncekinin En’leri belirlenir. Bazen gazetelerde, bazen internette, bazen de defterimizde…
Kararlar verilir genelde, hedefler belirlenir. Unutulmamak ve uygulanmak üzere yazılır.
Astrolojiden burç bilgileri edinilir. İnananlar tarafından önerilen tarihlere göre davranılır.
Resmi tatiller öğrenilir. Ona göre tatil planları yapılır.
Birey olarak dilekler dilenir, devlet olarak yapılacaklar ilan edilir.
Devlet büyükleri tarafından asgari ücret belirlenir mesela. (Emekçi kesim tarafından her defasında hayal kırıklığı yaşanmak üzere)
Ve Noel Baba figürleri çıkar karşımıza sık sık…
Bunların hepsi gelecek ya da henüz gelmiş olan “Yeni Yıl” içindir.
Sözün kısası, hayat rotamız yeni yıldan eski yıla doğru ilerler.
Yaşamımız; yeniye hazırlık, yeniye alışma, yeniyi eskitme ve eskileri arkada bırakmadır biraz da.
Yılbaşına girmeden önce kayda değer hazırlıklar yaparız.
Fakat insanların çoğu biraz da yüzeysel olanda takılıp kalmaz mı?
“Yeni yıla nasıl girersek öyle gidermiş”,
“Kırmızı giyersek uğur getirirmiş” gibi.
Bunları çoğumuz yapar. Bu inanışlar da küçük hoşluklarıdır hayatın.
Ancak, yeni yıla nasıl girmekten çok, o yılı nasıl yaşayacağımızdır önemli olan.
Çünkü her yeni, zaman içinde eskimeye mahkumdur.
Yeninin gelmesi eskileri çöpe atacağımız anlamına mı geliyor? Elbette hayır! Çünkü bu bahsettiğimiz herhangi bir giysi ya da eşya değil ki eskiyince atalım ya da birine verelim.
Eski yıl demek eski yaş demektir ve bu da yaşanmışlıkları simgeler, ayrıca yaşanmışlıklardan ders almayı…
Eskimeyecek değerler yaratmaktır esas olan.
Bizi biz yapan değerler…
Bilinç düzeyimizi yükseltmek mesela…
Bilincimiz yükseldiğinde;
Vicdani sorumluluğumuz artacağı için çalışma isteğimiz de kabaracaktır.
Kişiliğimiz gelişeceği gibi farkındalığımız da büyüyecektir ve…
Sanırım hayat daha yaşanabilir olacaktır.
Ancak hayatı daha yaşanabilir kılmak, büyük ölçüde içinde yaşadığımız toplumdaki bireylerin bu farkındalık düzeyine geçebilmesine bağlıdır.
Bilmemiz gereken şudur ki, bireysel olarak da, ülke olarak da kaderimizden memnun değilsek, o kaderi şekillendirmek için elimizdeki malzemeyi ya da yapabileceğimiz her neyse onu elimize almalı ve üzerinde çalışmalıyız. İnsanın emek verdiği takdirde acılarını azaltabileceğini düşünüyorum. El ele verirsek bunun sonuçlarını toplumsal düzeyde, ülkemizde, hatta tüm dünyada bile görebiliriz. Denizyıldızlarını okyanusa atan adam gibi çoğala bilmeliyiz gerektiğinde. Haksızlıklara karşı çıkabilmek ve insanca yaşamak adına!
Şu yeni yıl dedikleri var ya, dünyada yaşayan yaklaşık yedi buçuk milyar insanla neredeyse iki yüz ülkeye geliyor. Herkese aynı şartlarda gelmiyor elbette. Ancak unutmayalım ki; bu dünyaya gelen herkesin kendine göre bir umudu ve yapabileceği bir şey var, olmalı… Umutlarınızın her daim taptaze olması dileğiyle, yeni yılınız kutlu ve mutlu olsun!
Bir yanıt yazın