Bembeyaz bir sayfaya yazı yazmak gibidir ilkokul öğretmenliği. Leke kabul etmeyen, silsen iziyle belli olan, yıpratsan ele alınamayacak bir sayfadır o…
Mesleğimizin ilk yıllarında, en az onlar kadar şaşkın ve heyecanlı oluruz. Her anlamda bize muhtaç, bizi örnek alan , doğruların en doğrusunu “ öğretmeni “ yapan minik gözler, en derinden bize bakar. Aslında onlarla büyürüz, olgunlaşırız.
Yıllar geçtikçe pişeriz. Artık çocuğun kurduğu bir kaç cümleden onların gönlüne inecek yeteneğe sahibizdir. Ailelerinin de aynasıdır bu minikler; yansıtırlar tüm gerçekleri.
Koşulsuz sevginin adresi, inancın mabedidir; sığınılacak ilk limandır ilkokul öğretmeni!
Gülüşü, bakışı, ruhu çocuk olan bir dünyada onların bahçıvanı olmuşuzdur çoktan. Renk renk, ton ton çiçek açan bir bahçedir sınıflarımız.
Her öğretmen, her bir fidanını izler. İzler ve düşünür. Onların büyüdükleri, hayata atıldıkları hayal edilir. Ve aklımızda deli sorular oluşur:
“ Acaba ne yaşayacak?
Nasıl bir hayat kuracak ? Kimi sevecek ? Hangi ton yoğun olacak yaşamlarında? Düşünürüz işte uzun uzun. Çoğu zaman gözlerimiz buğulanır ve inşallahlara karışır dualarımız…
Yıllar boyunca taklitlerimiz yapılır tahta önlerinde. Kıyafetlerimizden tutun da, oturuşumuza kadar beyinlere kazınmıştır her bir hareketimiz, eylemimiz. Mezuniyetlerimizde görürüz ki koca bir sınıf “ siz” olmuşsunuzdur!
Mesuliyetin en ağırı belki de budur. Hafızalara işlenen bir süreçte, öğretici olduğumuzu her daim hatırlamamız gerekmektedir. Ez cümle ile veririz hep, hiç durmadan bir mum gibi eririz.
Her tükenişte “ öğretmenim seni çok seviyorum “ diyen bir çocuğun sıkıca sarılmasıyla tekrar diriliriz!
Hele hele takvimin “yıllar önce” dedirttiği bir anda, karşımıza çıkılarak “ öğretmenim senin sayende “ demeleri yok mu? İşte o an ölümsüz olmuşuzdur!
Tüm meslektaşlarımın öğretmenler günü kutlu olsun. Şehit edilen ve ebediyete intikal etmiş öğretmenlerimizin de ruhları şâd olsun!
Gökçe Kız
Bir yanıt yazın