Derin bir yerde, kimsenin görmediği, sadece bizim bildiğimiz bir savaş veriyoruz hepimiz ,kendimizle… Bazen dışarıdan bakıldığında her şey yolundaymış gibi görünse de içimizde fırtınalar kopuyor.
Kalbimizin karanlık sokaklarında yolumuzu kaybediyoruz. Ne yana gideceğimizi bilmeden, sadece yürümeye çalışıyoruz.
İnsan zaman zaman kendine şu soruyu soruyor: “Bu neden başıma geldi?”
Ama belki de sormamız gereken bu değil. Belki de sadece geçeceğini bilmek yeterli… Çünkü her şey geçiyor. Üzüntüler de, kırgınlıklar da, hatta en derin acılar bile. Ama biz, yaşadığımız anın içinde o kadar kayboluyoruz ki, geçeceğine inanmak neredeyse imkânsız geliyor.
Bu yol uzun, evet. Zor da. Ama bu yolun bir sırrı var. Bizi “Ben” demekten alıkoyan, zaman zaman hayattan soğutan o gizemli gerçeğin aslında en sade haliyle bir cevabı var:
“Bu işin sırrı sensin.”
Ne kadar klişe gibi dursa da, gerçek bu.
Sen değiştiğinde, bakış açın değiştiğinde, güçlendiğinde… Hayat da değişmeye başlıyor.
Bugün seni yıkan acı, yarın sana güç olabilir. Çünkü hiçbir acı sonsuza kadar sürmez. Ne bir ihanet, ne bir kayıp, ne de bir hayal kırıklığı. Ve evet, zamanla ağırlıklar hafifliyor, taşlar yerli yerine oturuyor.
İçimizde keşfetmeyi bekleyen bir güç var. Bunu fark ettiğimizde büyüyoruz. O an hiçbir şey duramıyor önümüzde. Ne bir engel, ne bir insan, ne de yaşanmış bir acı.
O yüzden diyorum ki:
Kendine fısılda bazen.
“Biliyorum, bugün zor bir gün… Ama daha da zorları olabilir. Ve bu gün, belki de en kötü gün değil. Sadece geçmekte olan bir gün.”
Hayat bir akış…
Ne mutlu anlar kalıcı, ne de hüzünlü olanlar. O yüzden ne yaşarsak yaşayalım, bunun da geçeceğini bilmenin huzuruyla yaşayalım. Her şeye anlam yüklemeyelim. Gerekirse susalım, sadece hissedelim. Çünkü kalıcı olan tek şey biziz. Kendi iç sesimiz.
Ve unutma, bu hayat senden ibaret değil ama sen yoksan hiçbir şeyin anlamı yok.
Sırrı dışarıda arama. Sırrı içinde ara.
Eymen
Bir yanıt yazın