DİKKAT EKSİKLİĞİNDE EN ETKİN TEDAVİ YÖNTEMİ İLAÇ
|
DİKKAT EKSİKLİĞİNDE EN ETKİN TEDAVİ YÖNTEMİ İLAÇ
Psikofarmakoloji Derneği’nin “Beyin Aklımızda” sloganı ile düzenlediği 8. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi & 4. Çocuk ve Ergen Psikofarmakolojisi Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Bengi Semerci Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun çocukluk çağında görülme oranının %10’lara vardığını belirtirken “Bilimsel veriler elde bulunan ilaçların ve destek terapisinin halen en etkin tedavi olduğunu göstermektedir” dedi. |
|
DİKKAT EKSİKLİĞİNDE EN ETKİN TEDAVİ YÖNTEMİ İLAÇ
Psikofarmakoloji Derneği’nin “Beyin Aklımızda” sloganı ile düzenlediği 8. Uluslararası Psikofarmakoloji Kongresi & 4. Çocuk ve Ergen Psikofarmakolojisi Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. Bengi Semerci Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun çocukluk çağında görülme oranının %10’lara vardığını belirtirken “Bilimsel veriler elde bulunan ilaçların ve destek terapisinin halen en etkin tedavi olduğunu göstermektedir” dedi.
Doktora ve tedaviye ulaşılabilirliğin sağlanması, hastalar ve aileleri kadar toplum ve devletler için de yararlı olacağını belirten Semerci şunları söyledi: “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu 1902 yılından beri bilinen bir hastalıktır. Hastalığın ilaçla tedavisine 1960’larda başlanmış olup, o zamandan beri kullanılan ilaçların yeni ve daha kolay alınan formlar ve eklenen yeni ilaçlarla devam etmektedir. İlaçların yanı sıra hasta ve ailenin eğitimi, desteklenmesi tedavinin bütününü oluşturmaktadır. Çocukluk çağında görülme oranı %10 lara varan DEHB’nin tedavisi için yeni tedavi yaklaşımları sürekli aranmaktadır. DEHB’nin tedavisinde etkin olduğu söylenen ve araştırılan tedaviler; bazı özel diyetler, vitamin ve besin destekleri (D ve B, ferritin, omega-3), neurofeedback, ışık tedavisi, spor olarak sıralanabilir. Ama bu yöntemlerin hiç biri ile yapılan yeterli bilimsel çalışma bulunmamaktadır ve tedavide etkinlikleri bilimsel olarak ispatlanamamıştır. Bilimsel veriler elde bulunan ilaçların ve destek terapisinin halen en etkin tedavi olduğunu göstermektedir. DEHB nin getirdiği depresyon, kaygı bozukluğu, madde ve alkol bağımlılığı, kazalar ve suç işleme gibi ek sorunlar düşünüldüğünde DEHB alanında yapılan her yenilik, eklenen tanı ve tedavi yöntemleri yanında bozukluğun toplum tarafından bilinirliliğinin artmasının yanı sıra doktora ve tedaviye ulaşılabilirliğin sağlanması hastalar ve aileleri kadar toplum ve devletler için de yararlı olacaktır.”
BİPOLAR BOZUKLUK
Kongrede konuyla ilgili bilimsel tespitlerde bulunan Doç. Dr. Umut Mert Aksoy ise şu bilgileri aktardı: “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu(DEHB) en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan biridir. Toplum genelinde 100 kişiden 4 ‘ü böyle bir rahatsızlıktan mustariptir. Bu yaygınlığa karşın DEHB dikkatlerden kaçar. Diğer yaygın psikiyatrik rahatsızlıklardan biri de Bipolar Bozukluk -İki Uçlu Duygudurum Bozukluğu’dur. Bu iki rahatsızlık talihsiz bir şekilde bir arada bulunabilir. Manik depresif hastalığın doğası şu anki psikiyatrik tanımlamaların ötesinde çok daha ölümcül ve karmaşıktır. Hastalık insanlık tecrübesinin sınırlarını zorlamaktadır. Düşünceler açık psikozdan veya delilikten hızlı berrak ve yaratıcı çağırışımlar sonrasında da hiçbir mental aktivitenin yapılamadığı retardasyona kadar değişir. Davranışlar tuhaf patlayıcı, baştan çıkarıcı ya da boyun eğici sarsak ve tehlikeli bir şekilde intihara eğilimli olabilir. Duygudurum kontrolsüzce öforiden umutsuzluğa savrulur. Bu uçların salınımlarıyla örülü bir klinik tablo çıkar karşımıza. Bu iki rahatsızlığa sahip kişiler hem rahatsızlıkların tanınmasında hem de tedavisinde önemli zorluklar yaşar. Bu durumda rahatsızlıklar daha erken yaşta başlar, daha kötü seyredebilir tedaviye daha dirençli olabilir ve bu kişiler her bozukluğun tek başına taşıdığı intihar riskinden daha yüksek bir intihar riskine sahiptir. Bu iki bozukluk zorlayıcı doğaları ile hem hekimleri hem de hastalara çözülmesi zor bir bulmaca sunar.” |
|
|
📆 27 Nisan 2016 Çarşamba 09:54 · 💬 0 yorum ·
Bir yanıt yazın