Buzdağının görünmeyen yüzünü görebilmek büyük erdemdir.
Ülkemizin içinden geçtiği alacakaranlık kuşağı döneminde sorunlar azmış gibi yeni sorunlar ile karşı karşıyayız.
Herkes İstanbul seçimlerine odaklanmış her ne kadar zihinsel olarak seçimlere kanalize olmuşsakta resmin bütününe baktığımızda yine birileri bilinçli olarak yara kaşımaktaki hünerlerini mahirane bir biçimde sergilemektedirler.
Ülke insanın her geçen gün kutuplaştığı sosyal patlamaya ramak kalındığı bir zaman diliminde sanki birileri düğmeye basmışcasına ülke insanının sabrının sınırlarını zorlamaya çalışmaktadır.
Ülkenin genel meselesinin işsizlik, hayat pahalılığı ve belaltı siyaset olduğu bir dönemde Tunceli’de bir aklı evvelin Dersim girişimi son derece tehlikeli bir durumdur.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına ve birliğine kastedecek her türlü dahili ve harici bedhahlara karşı teyakkuz halinde bulunacak aziz milletimizin sabrı sınanmaktadır. Demokrasi sosuyla pişirilen bölücülük yemeği Türk halkına sunulmakta halkımızın mukavemeti test edilmektedir.
Kimse bizim vatan sevgimizi, memleket aşkımızı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e sadakatimizi ölçmeye kalkmasın. Bugün Tunceli’nin adının Dersim diye değiştirilmek istenmesine karşı çıkmaz ve sessiz kalırsak yarın İstanbul’a Kostantiniye denilmesinde de herhangi bir rahatsızlık duymamamız gerekir.
Bu minvalde gereken yapılmalı Tunceli ismini Dersim diye değiştirmek isteyen Maçoğlu’nun mazbatası iptal edilip yeniden halk iradesine başvurulmalıdır.
Sözlerime son verirken de herkes şunu iyi bilmelidir. 76 milyon metrekare vatan toprağı bölünmez bir bütündür. Bu vatan toprağını oluşturan en ufak bir kayanın adı bile TBMM kararı olmaksızın değiştirilemez. Türkiye Cumhuriyeti Çadır devleti değildir. 5000 yıllık devlet geleneği olan bir Ulus devlettir. O yüzden herkes haddini de hudutunu da bilmelidir.
Bir yanıt yazın