MENÜ ☰
ARTDUŞ
Kasım 2024
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930  
ÖRDEK SENRDOMU

Suyun üzerinde kayıyor gibi yüzerken, altında görünmeyen bir şekilde, ayakları ile epey bir çaba harcamaktadırlar. Stanford Üniversitesi tarafından öğrencilerin zorluklarını tanımlamak için ortaya atılan “ördek sendromu” günlük  hayatımızın kolay görünüp ama zor yaşanıldığını anlatan kavram olmuştur.

Peki,nedir bu Ördek Sendromu? Gün içerisin de defalarca yaşadığımız bir durum. Sabah kalkıp güzelce traşımızı  olup, makyajımızı yaptıktan sonra tüm gerginliğimizle ve hatta dünden kalma yorgunluğumuzla işe gittiğimiz de biraz kafa dağıtmak için selfie çekeriz, sonrada instagram’a yada facebook’a “Günaydın, mutlu bir gün olsun  gibi yazılarla sanki çok mutluymuşuz gibi paylaşım yaparız. Sosyal medya da mutsuz fotoğraf neredeyse hiç yoktur. Gittiğimiz yerleri, yediğimiz sofraları paylaşırken takipçilerimize  “bakın ben çok mutluyum ,çok iyi vakit geçiriyorum” mesajı veririz.

Bazen hiç anlaşamadığı, birlikte olmaktan zevk almadığı arkadaşlarıyla bir araya gelip gerildiği bir ortamdan gülümseyerek pozlar verip bunu da  “canlarımla kahve keyfi “gibi paylaşımlarla sosyal bir kişilik, çevresi tarafından çok sevilen imajı verilmeye çalışıp aslında o ortamda bulunmaktan son derece gergin ve stresli bir ruh haline sahip olduğunu maskelemiş olur. İşte tam da burada Ördek sendromu denilen kavramı özetlemiş oluruz.

Peki bizleri bunu yapmaya iten şey nedir? Neden böyle bir şeye mecburmuşuz gibi hissederiz.

Teknolojinin gelişmesi, istediğimiz tüm şeylere kolay ulaşmamız, hayatımızın kolaylaşması ile birlikte  birincil ilişkilerimizin zayıflaması insanı yalnızlığa iterken beraberinde mutsuzluğa getirmektedir. Çünkü insan sosyal varlıktır. Bir insanı 24 saat aç bıraktığınız da psikolojisin de hiçbir tahribat görmezsiniz ama bir insanı 1 ay boyunca dışlayıp yalnız bıraktığınız zaman o insan çökme aşamasına gelir ve bu en büyük korkumuzdur .Mutlu, gösterişli göründüğümüz sürece takipçilerimiz artacak, biz daha huzurlu olacağız. Konsere hangi şartlar altında gittiğimizin bir önemi yok yeter ki o konserden canlı yayın yapalım ,eğlendiğimizi gösterelim. Ertesi gün işyerinde ki arkadaşlarımız bize TARKAN’ın konseri muhabbetleriyle ilgi göstersin. Vizyonda ki bir filmi bazen yoğunluğumuzdan dolayı bilemeyiz ve hatta bilsek bile  gidemeyiz ama bir bakmışız instagram da bir  arkadaşımız o film de çok ağlamış yada çok gülmüştür. Biz de içimiz den “bak herkes gitti bu filme bir ben fırsat bulamadım gidemedim”  yada “ bak şimdi herkes konser de ben ise evde oturmuş oğlanın sınavlarıyla uğraşıyorum”, “Ayşeler ailece tatil de benim sümsük koca biziz götürmedi” diye depresyonlara gireriz ya ama onlarda pek kolay gitmediler oraya. Anlık paylaşımlarımızla takipçilerimizin bazen keyfini kaçırabiliyoruz ama olsun biz tatmin olduk ya gerinin ne önemi var. Bir keresin de sosyal medyada ve iş çevremden  tanıdığım ve tanınan bir iş adamına sormuştum. ”Neden bu kadar Facebook ta zaman geçiriyorsunuz , insanlarla bu kadar yazışıp yorumlar beğeniler yaparak dikkat çekmeye çalışıyorsunuz siz iş adamısınız,sizin bu tip bir reklama ve bu tip bir ilgiye ihtiyacınız yok “ dediğimde bana verdiği cevap “Ben  tanınan insanım beni seven var sevmeyen var ve ben beni sevmeyen insanlara sosyal medyada ki paylaşımlarımla mesaj veriyorum, bindiğim arabamla, giydiğim takım elbiseyle, yaptığım yardımların paylaşılması ile onların ilgisini çekerek onlara ben güçlüyüm imajını veriyorum. çünkü ben gençlik yıllarım da çok ezildim insanların bana bu ilgisi hoşuma gidiyor mutlu oluyorum “ dedi. Yaş almış şirketleri yöneten trilyonluk serveti olan insan bile geçmişin deki ezikliğinden dolayı kendini sosyal medya aracılığı ile  ispatlamaya çalışıyor. Bu anlam da bakıldığın da sosyal medyada ki paylaşımlar bazen reklam tanıtım ,bazen hoş anı bırakmak güzelliği paylaşmak adına yapılsa da bazen de egomuzu tatmin etmek ezilmişlik duygumuzu bastırmak amacıyla kullanılıyor.

Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi keşke hayatı sanal alemlerde değil de gerçeklerde yaşasak. Ayşe Teyzenin yaptığı krepli kahvaltısına ortak olsak, çat kapı komşumuza gidip bir kahve içsek, akşama Ahmet amcamlar çaya gelse, Oğlum Ali arkadaşın da ders çalışsa ….ve biz bunların hepsini sosyal medyada paylaşmaya ihtiyaç duymadan yapabilsek…

Yeşim Sultan GÖREN

📆 07 Ocak 2020 Salı 15:37   ·   💬 0 yorum   ·  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İSTANBUL'DA HAVA

İSTANBUL

YAŞAMIN İÇİNDEN

RÖPORTAJLAR

YAZARLAR

ANKET

Yeni tasarımı beğendiniz mi?

Sonuçlar

Yükleniyor ... Yükleniyor ...

PİYASALAR