Toprak anadır; toprak bereketli olandır. Toprak, karşılık beklemeden hep verendir. Tohumu bağrına basar da filizlendirir onu, fidan yapar büyütür. Kendine dair her ne varsa, bağrına bastıkları için feda eder kendini.
Soğuğun hırçınlığı, sıcağın can yakıcılığı, fırtınanın acımasızlığı bezdirmez onu.
Her defasında sarıp sarmalayan, sadece ve sadece veren olur.
Ve gün gelir toprak da yorulur. Onun ki daha çok,yüzyıllık yalnızlığa denk bir gönül yorgunluğudur. Toprak” ana da”olsa, nadasa bırakır kendini.
Bu saatten sonra vermek-almak; olmak-olmamak ilgilendirmez onu. Neyi neden yaptığını çok iyi bilir.
İnsanın özü de topraktır. Her özelliği canlılarda tecelli eder. ‘’İnsanoğlu’’ deriz ya! İşte ’’ toprak ananın‘’ has evladıdır insan. Yani yorulur, nadas zamanı vardır toprak ana gibi…
Daha mutlu ve verimli olmak için yapmalıyız bunu. Düşünmeden ama hissederek; hesap yapmadan fakat planlı şekilde olmalı bu iş.
Hayatımıza bir bakalım mı?
Benliğinin farkına varmayalı ne kadar zaman oldu? Ruhun ne zaman dinlenip, dingin kaldı? ‘’Özümüzdeki sırrı’’ ortaya çıkarmak için en son ne zaman susturdun zihnindeki çığlıkları?
Gürültülü ve bir o kadar gereksiz kalabalıklardan ne zaman kaçtın? Sadece zaman ve enerji kaybı insanları ötelemeyi düşündün mü hiç ?
Gökyüzündeki renk cümbüşlerini, kuşlardaki cıvıltıları, ağaçlardaki hışırtıyı, topraktaki ‘’seni’’ en son hangi ara temaşa ettin?
Nadasa bırakmalı bazen insan kendini. Kendimizi bulduğumuz bir köşede, var olmanın mutluluğunu hissetmeliyiz.
Keşfimiz bittiği an gülümsememiz daha içten, bakışlarımız daha derin olacak. Susmalarımız, her halimizi, daha da anlamlı fısıldayacak.
Dedim ya; toprak ana gibi nadasa bırakmalıyız kendimizi.
Ara ara ve usulca…
Gökçe Kız
Gokce kızım ne güzel anlatmışsın ağzına yüreğine kalemine sağlık