MENÜ ☰
Mayıs 2024
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
Realty House Gayrimenkul
İstanbul 34 Gazetesi » Genel, İlçeler, Kartal, Manşet, Toplum » DEMOKRATLAR KARTAL’I SALLADI
DEMOKRATLAR KARTAL’I SALLADI

Kartal Demokratlar Birliği müthiş bir panele imza attı.

 
Kartal Demokratlar birliğinin düzenlediği Kartal Hasan Ali Yücel Kültür merkezinde 19 Mart 2017 Pazar günü gerçekleşen HAYIR paneline ilgi ve katılım oldukça yoğundu.

 
16 Nisan!da gerçekleşecek olan Referanduma HAYIR panelinde birbirinden önemli konuşmacılar vardı.

 

 

Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezinde düzenlenen ve DP Genel Başkanı Gültekin Uysal, bir süre önce MHP’den ihraç edilen Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, AK PARTİ kurucularından ve iki dönem Başbakan yardımcılığı yapan Abdullatif Şener ile eski Devlet Bakanlarımızdan Rıfat Serdaroğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı “Anayasa ve Referandum” isimli panel’e vatandaşların yoğun ilgisi ile beraber, CHP Parti Meclisi üyesi Doç. Dr. Hüsnü Süslü,Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, Kartal Belediye Başkan yardımcısı Gökhan Yüksel,DP İstanbul İl Başkan’ı Adem İpek,DP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Müslim Şahanoğlu, DP Kartal eski ilçe Başkanı Sedat Özkan, MHP Kartal eski ilçe Başkanı Şenol Yondemir, Kartal mahalle muhtarları gibi önemli isimler de izleyiciler arasında yerlerini aldılar.

 

Anayasa ve Referandum paneli bir dakikalık saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasının ardından başladı.

 

Panelin açılış konuşmasını yapan Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Türkiye’nin çok daha önemli sorunları olmasına karşın, tek adamlık derdi ile uğraştırıldığını ve suni bir gündem yaratıldığını belirterek, içten ve dıştan operasyonlara açık hale getirilmiş bir ülke durumuna düşürüldüğümüzü söyledi.

UYSAL ŞUNLARI SÖYLEDİ:

“Türkiye çöken Suriye dış politikası ile beraber, Ortadoğu’da, başta Pkk, Barzani ve Rusya ile ABD’nin önderliğinde sanki yeniden kadastro yapılır gibi yapılan düzenlemelerle uğraştırılmakta, kendi içerisinde de kafa karışıklığı yaşamaktadır. Böyle bir sürecin akabinde ülkemiz ne yazık ki 15 Temmuz darbe girişimi ile de karşı karşıya kaldı. Devletin tüm kurumlarının kademe, kademe nasıl çökertildiğine hepimiz şahidiz.

 

“TÜRKİYE BİR KİŞİNİN KEYFİNE BIRAKILAMAZ”

 

Bu darbe girişiminin ardından, iktidarı ile muhalefeti ile bir birlik kuruldu, ancak biz yepyeni şeyler yapacağımızı umarken, getirilen ve dayatılan bir anayasa değişiklik paketi ile bambaşka bir boyuta geçtik. Önümüzde 2 tercih var. Ya Türkiye art arda küme düşecek yada gerçek demokrasiye tekrar geçecek. Türkiye’ye bu dayatma ile bir deli gömleği giydirilmek istenmektedir. Ülkemizi yeniden kamplara bölecek olan bu değişiklikten vazgeçilmelidir. Bir kişinin şahsında tüm kuvvetleri birleştirerek, çıkışı burada görenlerin, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları kazanmak dururken, bir kişinin keyfine bırakılamaz. Sınırsız yetki isterken, sıfır denetim getiren anlayış kabul edilemez. Demokrasinin kendisine sunduğu imkanlarla o makamlara gelenlerin, Irak ve Suriye aynasına bakarak kendilerini görmeleri lazımdır. 15 yıldır bu ülkeyi yönetenlerin, kendi geçmişlerini inkar edenlerin, oturduğu koltuklara muhalefet edenlerin, o koltukların her imkanından azami düzeyde yararlananların, devleti rekabet edilecek bir mefhum olarak görmeleri neticesinde, bu değişiklik teklifiyle birlikte devletin topyekun çökmesinin kaçınılmaz olduğunu görmesi gereklidir.

Bugün ülkemizin çektiği sıkıntılar, hukuksuzluklar, tarihimizde unutmak istediğimiz olağan üstü hal uygulamaları kanun hükmünde kararnameler ile tarihin kara sayfaları olarak değerlendirilen günleri yeniden yaşatma noktasına getirdiler. Kendilerine muhalefet edenleri dün darbeci, bugün de terörist ilan edenlere karşı hepimiz hayır demek mecburiyetindeyiz. Evet demenin serbest, hayır demenin yasak olduğu iletişim araçlarından başlayarak, meydanlarda sindirilmiş, korkutulmuş insanlara rağmen, cumhuriyetin erdemli vatandaşları olarak hep beraber sahip çıkma mecburiyetimiz vardır. Türkiye’nin bugünkü meselesi sağ, sol olayı değildir. Bu mücadele namuslu insanlarla, namussuz insanların mücadelesi olacaktır.” dedi.

Panel’in moderatörlüğünü Rıfat Cömert yaparken, ilk sözü alan Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, Çanakkale’de canlarını veren atalarımızın neden bunu yaptıklarını iyi anlamak gerektiğini ifade eden Halaçoğlu, Başbakan’ın Çanakkale 18 Mart köprüsünün açılışında söylediği Çanakkale geçilmez dediler ama biz köprü yapıyoruz artık geçilebilir” sözüne atfen, “Çanakkale geçilmez derken onlar karşıdan karşıya geçilmez demiyorlardı. Çanakkaleyi düşman geçemez diyorlardı.” dedi.

HALAÇOĞLU ŞUNLARI SÖYLEDİ:

” Bir anayasa değişikliğine gidiyor Türkiye. Tek adamlıktan, Cumhuriyete dönüş adımlarının atıldığı yıllardan, tekrar tek adamlığa geçiş değişikliği. Dünya’da yer alan ülkelerden 17’si Başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Bunlardan sadece ABD başarılı olmuş. Dünya’da üniter bir yapıya sahip bir devlet bir başkanlık sistemine geçmez. Bu çerçevede ele alırsak, halk bunu ya onaylayacak yada onaylamayacak. Bu halka güven anlamındadır. Dolayısı ile evet diyen de, hayır diyen de bizim vatandaşımızdır. Onun için kimse suçlanamaz.

 

“HAYIR DEMEZSEK TÜRKİYE’NİN DİBİNE KİBRİT SUYU DÖKMÜŞ OLURUZ”

Ben bu anayasayı tetkik ediyorum ve ülkemizi doğru bir yere götürmeyeceğine kanaat getiriyorum. Kağıt üzerinde değiştirilmek istenen maddeler ile uygulamada yapılacak değişiklik tamamen farklı. Maddelerin tamamında tutarsızlıklar var. Adalet mekanizması tamamen tek kişinin emrine verilmek istenmektedir. Meclis devre dışı bırakılmış, Başbakan dahi olmayacaktır. Yüce divana dahi gitse kendi atadığı hakimlerce yargılanacaktır. Böyle bir uygulama olamaz. Biz bu değişikliği kabul edersek Türkiye’nin dibine kibrit suyu dökmüş oluruz. Çocuklarımızın geleceğini karatmış oluruz. Biz hayır diyoruz ve sonuna kadar da direneceğiz. Hayır dediğimiz için bizleri terörist ilan eden zihniyeti de şiddetle kınıyorum. Eğer benim gibi bir adam vatan haini yada teröristse ülke bitmiş demektir.” dedi.

Panelin ilerleyen bölümlerinde bu kez Abdullatif Şener söz aldı. Şener sözlerine Evet diyerek başlarken bunun yalnızca söze başlamak için olduğunu, çıkışı da hayır ile yapacağını belirttikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü:

 

” 16 Nisan da sandık başına gideceğiz. Bu seçimde bir Cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz. Bir partiyi iktidardan gönderip diğerini getirmeyeceğiz. Milletvekili de, Belediye Başkanı da seçmeyeceğiz. Şahsen ben şu anda hangi partiye oy vereceğimi bilmiyorum. Herhangi bir partiye üye de değilim. Bir Cumhurbaşkanı seçimi de olsa kime oy vereceğimi bilmiyorum. O bakımdan bu konuyu anayasa değişikliği gözüyle görmek lazım. Bu değişilikle devlet düzeni değişecek. Buna beğenenler evet diyecek, zararlı diyenler hayır diyecekler. Günlerdir televizyonları izliyorum, Bir takım sloganlar söylüyorlar. Bunların yapılacak olan değişiklikle hiç ilgisi yok. Doğru bir cümleymiş gibi başlıyor ancak eğri bitiyor. Yahu niye eğip, büküyorsun? Doğru başla doğru bitir. Sonra kim kullanacak bu yetkileri kim kullanacak. Tabi ki Cumhurbaşkanı kullanacak.

 

“BU KADAR YETKİ DELİYİ ZIR DELİ,AKILLIYI DA DELİ EDER ”

Kabul edilirse önce ilk iki şey olacak. Önce partili Cumhurbaşkanı, sonra HSYK atamaları. Onun dışındaki bütün maddeler 2019 yılında seçilecek olan Cumhurbaşkanı tarafından kullanılabilecek. Sadece 2019 yılı değil ilerleyen her beş yılda seçilecek olan Cumhurbaşkanı kullanacak. Bakarsınız bir seçimde Allah’ın bir veli kulu Cumhurbaşkanı olmuş. Bakarsınız Allah’ın deli bir kulu Cumhurbaşkanı olmuş. O yetkileri de o zaman da o kullanacak. Milletimiz zekidir, akıllıdır, çalışkandır deli bir kulu seçmez demeyin. Öyle deliler var ki yetkiyi eline geçirene kadar onun deli olduğunu anlamazsınız. Zaten bu kadar yetkiyi Allah’ın veli bir kuluna verin onu delirtirsiniz. Deli bir kuluna verin onu zırdeli yaparsınız.

 

“CUMHURBAŞKANI TEK BAŞINA HÜKÜMET OLACAK”

Bu değişiklik sonrasında Cumhurbaşkanı tek başına hükümet olacak. Bu sistemde bakanlar ve bakanlar kurulu olmayacak. Başbakan olmayacak. Bakanlar var ancak kendi müsteşarını, hatta sekreterini bile tayin etme yetkisi yok. Bakanlar kurulunun bir hükümet programı olur, siyasi olarak meclise karşı sorumluluğu olur. Ama bunlarda böyle şey yok. Başbakan ise tamamen buharlaşmış o hiç yok. Başka bir erk var. Yasama yani meclis. Dünyada parlamentoların iki tane görevi vardır. Hükümeti denetler ve kanun yapar. Bu değişikliğin ardından bu yetkiler artık kalmıyor. Artık müstakilen iş göremeyen, Cumhurbaşkanının hükmettiği bir parlamentoya dönüşüyor. Güven oylaması ortadan kalkıyor. Bakanı yada hükümeti gensoru ile düşürme yetkisi yok oluyor. Cumhurbaşkanı hepsine hükmediyor. Cumhurbaşkanı kanunları yapar hale geliyor. HSYK atamalarını tek başına Cumhurbaşkanı yapar hale getiriliyor. Türkiye’nin bütçesi yani 600 milyar lira Cumhurbaşkanının emrine veriliyor. Cumhurbaşkanı denetlenemez, sorgulanamaz, yargılanamaz. Hatta bir partinin genel başkanı olduğu için rakiplerini istediği kadar haşlayabilir. Ancak rakipleri tek laf ederse Cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanabilir.

 

“BU SİSTEM İSLAMA DA UYMUYOR”

 

Ben bu sistemi merak ettim böyle bir sistem dünyada nerede var diye. Bu sistem ne Kominizme uyuyor, ne Faşizme uyuyor. Ancak faşizme gidebilir. Bu sistem hiç bir şeye benzemiyor. Türk devlet geleneğine de uymuyor. İslami devlet düzenine de uymuyor. Külliyen İslam’a uymuyor. Derler ya bir deli kuyuya taş atmış, o kadar akıllı çıkaramamış. Son beş bin yıldır dünyada sistemler uygulanıyor. Bu sistem hiçbirine uymuyor. Bazıları diyor ki; liderimiz tek ve güçlü olsun. Tek kişinin yetkili olduğu hiç bir ülke güçlü değildir. Tek liderin olduğu devletler hep zayıftır. Bunun istisnası yok. Milli gelirlere bakın 57 adet olan İslam devletlerine bakın hepsinin toplamı bir Almanya’nınkine yetmiyor. Nelerle uğraşıyoruz. Güç demek kurumlar arasının güçlü olması demektir. Bir adamın yetkili olduğu ülkeyi emperyalist güçler bir şekilde o lideri kandırarak, kafa kola alarak, şantaj yaparak istediklerini yaptırabilirler. Bir adamın eliyle bu ülkeyi mahvederler. Yüz yıl sonra torunlarımızın torunları bu değişiklikler yapılsın bizim nesle lanet okuyacaklardır. Memleketimizin bin bir türlü derdi varken bunların konuşuyor olmamız çok acı. Bu sistem kabul edilirse ekonomi çökecektir. Ülkeyi dolara bağlamışsınız. 250 milyar ham madde bulamazsan fabrikalar çalışmayacak. Bizim fabrikaların ham maddesinin en az yarısı dışarıdan ithal ediliyor. Köylü tarlasını bile ekemeyecek, fırlayan mazot ve gübre ile tarım ilaçlarından. Yahu kim düşündü bunları önümüze koydu. 2004 g-8 toplantısında alınan karar gereği BOP projesi ilk kez resmi olarak ilan edildi. Tek adam rejimindeki tüm İslam ülkelerinin rejimleri değiştirilecek denmiştir. Biz de bunun eş başkanıyız. O günden sonra ortalık kan gölüne döndü. Namus yağmalanıyor. Müslümanların onuru ve haysiyeti yağmalanıyor. Orada olanları dünyaya servis edip İslamı çirkinleştirdiler.

 

“ESAD’A KIZDIK ONUN GİBİ CUMHURBAŞKANINA YETKİ VERİYORUZ”

 

Mısıra dedik ki demokrasiye geç. Başına gelenleri biliyorsunuz. Suriye de Esad’a dedik ki; kardeşim senin yetkilerin çok fazla bunları azalt demokrasiye geç. Şimdi aradan çok zaman geçmeden aynı yetkileri kadere bakın ki tek kişiye biz vermek istiyoruz. Bu nasıl iş ya. Kimsede sormuyor. Bundan daha iyi çelişki mi olur. Tek kişinin hüküm sürdüğü yönetimler dış müdahaleye açıktır. Hayır diyenlere terörist diyorlar ya, ben de şimdi bu evet diyenler emperyalistlerin işbirlikçisidir mi diyeyim? Ama demiyorum. Bazıları diyor ki biz seviyoruz. Buna evet diyelim diyorlar. Siyasette Ahmet, Mehmet sevgisi olmaz vatan sevgisi olur. 16 Nisan’da vereceğiniz oylarla bu ülkeyi inşa etme yetkiniz vardır ama bu yürürlüğe girdikten sonra değiştirme yetkiniz yoktur. Bu kadar yetkiyi verdikten sonra o artık o yetkiyi kaybetmemek için her şeyi yapar. Memleketin yarısını katledebilir. Son pişmanlık fayda vermez. Toplam medyanın % 99’u tek yanlı yayınlar yapıyor. Vatandaşlarımız kanmasın.” dedi.

Panelin son konuşmacısı eski Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu oldu. Serdaroğlu Cumhurbaşkanı’nın her fırsatta tek devlet, tek millet dediğini hatırlatarak, ancak bu tek milletin isminin Türk milleti olduğunu bir türlü söyleyemiyor dedi.

 

SERDAROĞLU ŞÖYLE KONUŞTU:

” Birileri bizden tek adamlık yetkisi istiyor ne kadar gizlese de bu böyle. 1923 den önce rahmetli Atatürk yada İnönü neden bizden böyle bir yetki istemedi.

 

“HERŞEY’İ ŞAİBELİ BİR TÜM YETKİLERİ İSTİYOR”

 

Biri çıkıyor seçimi şaibeli, geçmişi şaibeli, serveti şaibeli bizden bu ülkedeki bütün yetkileri istiyor. Benim 84’ün üstünde bu hükümet ile davalarım var. İnternet ortamında yayılan yazılarımdan dolayı. Muhalif seslere dayanamıyorlar.” dedi

Galeri
📆 20 Mart 2017 Pazartesi 09:30   ·   💬 0 yorum   ·  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

.

ANKET

İSTANBUL'DA HAVA

İSTANBUL

YAZARLAR

YAŞAMIN İÇİNDEN

RÖPORTAJLAR

PİYASALAR