Türk ve dünya sinemasının önde gelen sanatçılarından Yılmaz Güney’in hayata vedasından bu yana 38 yıl geride kaldı.
Sanatta yönetmenliğin yanı sıra senarist, oyuncu, yapımcı ve yazar olarak da önemli bir iz bırakan Güney, 9 Eylül 1984’te mide kanseri nedeniyle Fransa’nın başkenti Paris’te 47 yaşında hayata gözlerini yummuştu.
Doğum adı Yılmaz Pütün olan Güney, 1 Nisan 1937’de Adana’da köylü bir ailenin 2 çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Urfa Siverekli bir Zaza, annesi ise Muş Vartolu bir Kürt’tü.
Güney, çocukluğunu Adana’da geçirdikten sonra üniversite öğrenimi için İstanbul’a geldi ve yönetmen Atıf Yılmaz ile tanıştı. Yılmaz’ın desteğiyle sinema alanında çalışmaya başlayan Güney, 1959’da Yılmaz’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Bu Vatanın Çocukları’ ve ‘Alageyik’ isimli filmlerin hem senaryosunu yazdı hem de filmlerde rol aldı.
Bu süreçte ‘Yeni Ufuklar’ ve ‘On Üç’ gibi dergilere de öyküler yazan Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılandı ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapse mahkûm edildi.
Hapisten çıktıktan sonra sinema üzerine çalışmaya devam eden Güney’in ilk filmleri genelde macera temalıydı ancak sınıfsal bir karaktere de sahipti. Filmlerinde ezilen Anadolu çocuklarının otoriteye isyanını işliyordu. Güney, ‘Çirkin Kral’ lakabını da geniş kitlelere seslenmeye başladığı bu dönemde aldı. Bu yıllardaki en dikkat çeken işi ise Ömer Lütfü Akad’ın yönettiği ve kendisinin yazdığı bir film olan Hudutların Kanunu’ydu.
Bir yanıt yazın