Dün akşam TRT1 de Seksenler dizisi vardı. Gerçekten çok güzel ve sıcacık bir dizi. Bu soğuk kış günlerinde çay eşliğinde çok güzel gidiyor.
o yılları yaşamış biri olarak dizideki çoğu şeyi daha dün gibi hatırlıyorum. Güzel günlerdi o günler. Gerçi Ülke bu kadar kalkınmamış ve teknoloji o kadar ilerlememişti ama yinede güzel günlerdi. Tek kanaldan çoklu kanallara geçtiğimiz yıllardı.
Renkli yayınlar ve özel kanallarda o yıllarda başlamıştı. İnter star,kanal 6 ve tele on anımsadıklarım, sonrasında show ve kanal D, atv dahil oldu galiba özel kanallar furyasına. Renkli tv ‘ler yeni çıkmış ve renkli yayına henüz geçilmişti. Her program renkli olmuyordu bazı diziler yada eğlence programları renkli yayınlanıyordu.
Ha o yıllarda birde hani Türk filmlerinde çok kullanılan bir replik varya seni birgün yaneceğim ulan İstanbul ; O yıllarda bir çok insan İstanbul’u yenmek için memleketinden ayrılıp İstanbula göç etti. Kimileri yendi bi yerlere geldiler ama azınlıkta kaldı bu kişiler çoğunluk ise yenildi İstanbul’a hatta ilk rauntta nakavt olanlar bile oldu.
Bir çok genç kız artist olmak hevesiyle o büyülü dünyada kendilerinede bir yer bulmak adına kaçtı evlerinden ama çoğu ziyan oldu meşhur Manukyanı vergi rekortmeni yaptılar çoğu.
Dedimya o yıllar güzeldi yinede herşeye rağmen. Belki İstanbulun merkezinde ,üstte yazdıklarım yaşanıyordu, İstanbul’un geceler kimleri yok ediyor,kimlerin umutlarını ziyan ediyordu ve İstanbul’un arka sokaklarında ne fırıldaklar dönüyordu ama yinede daha varoşlarda,sakin mahallelerde güzel şeylerde yaşanıyordu.
Dizideki karakterlerin çoğu hepimizin yaşadığı yerlerde vardı,herkesin bir pastacı Sami abisi, bakkal Mehmet amcası, Kasap Hayri’si,Berber Davut’u ,Manav Osman’ı vardı ,pazarlara çıkılır alınanlar file torbalar’da taşınırdı,yazlık sinemalarda Ankara gazozu eşliğinde,bir paket çekirdekle Türk filmlerine bakılırdı.
Videolar yeni çıkmış,evlerde hala Atari oynanırdı.
Polisler yeşil elbiseli ve bıyıklıydı, mahalle karakollarında hala pos bıyıklı komiser amcalar vardı,bilyeli arabalar yapılır yokuşlardan kayılır dı yada bu arabalarla mahalle çeşmelerinden evlere su taşınırdı.
Düğün derneklerde kaynaşılır ,cenazelerde cenaze evine tencere tencere yemekler taşınırdı.
Hıderellezlerde mahallenin ortasına koca bir ateş yakılır üstünden atlanılır dı, dilediklerimiz olsun diye gül diplerine dilek notları gömülür dualar edilirdi.
Güzel günlerdi o günler Aşklar daha masum yaşanırdı, uzakta olan yakınlarımıza tebrik kartları,mektuplar yollanılır dı.
Postacıların yolu gözlenir şimdiki gibi gördüğümüzde kendilerinden kaçılmaz dı.
Bizler sokaklarda oynayan son çocuklarız ,o neslin son temsilcileriyiz, bizim zamanımızda kaldı akşamın karanlığına kadar top oynadığımız boş arsalar,sek sek ,yakar top ,çelik çomak ve misket oynadığımız zamanlar yok artık, olmayacakta geri gelmeyecek o yıllar ancak böyle dizilerde, filmlerde görüp şu an benim yaptığım gibi özlem duyup bir iki satır yazı yazacağız ve hasretle anımsayacağız.
Dizinin yapımcısından,yönetmenine,oyuncularına ve tüm emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum Salı akşamlarımızda bizlere tekrar o güzel yılları yaşattığınız için…
Murat Karaca
Bir yanıt yazın