Üç yaşlarında bir çocuğun deniz kıyısına vuran cansız bedeninin en göz alıcı noktası üzerinde ki kırmızı tişörtü oldu nazarımda…
Aşkın, tutkunun rengi değil miydi bu illet renk? Neden acıların bağrından kopup gelmiş taklidi yapıyor? Bir gün yeşil ve kahve tonlarında üniforma giyen askerin üzerini kapatıyor, diğer gün öpmeye doyulamayan, oyunları yarım kalmış bir çocuğun üzerinde; denizin ve gökyüzünün eşsiz mavisinden daha ağır basan bir renk haline geliyor… Kırmızı; Suriye’de savaşa sebep olan vicdan yoksunu insan müsvetteleri için, memleketi bütün olarak kabullenemeyip bölmeye çalışan it sürüleri için, anneleri, babaları, eşleri, çocukları ağlatmaya doyamayan kandan beslenen kansızlar için cehennemde göster kendini…
Bırak bize kalan tek anın atalarımızın kanıyla süslenen bayrağımız olsun! İzin ver seni gururla, şerefle anan nesiller dolsun…
HACER KARA
Bir yanıt yazın